|
|
 |
|
HANİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihçesi [değiştir]Kuruluş tarihi çok eski olan Hini ilçesi ile ilgili ilk bilgiler M.Ö. 8. yüzyılda başlar. Urartu devleti ve Asurlular arasında önemli çatışmalara sahne olduğu bilinmektedir. Daha sonra Nirbi'lerin yerleşim merkezi olan Hini'nin tarihçesi Diyarbakır merkezinin tarihçesiyle paraleldir. 1875'te Palu'ya bağlı bir bucak olan Hini, daha sonra Lice'ye bağlanmıştır. Hini'de belediye 1878'de kurulmuştur. Genel durum [değiştir]M.Ö. 1280 yılında Asur Hükümdarı I. Salmanassar ile yaptıkları savaşta yenilerek dağılan Nirbi'lerin yerleşim merkezi olan Hini, Cumhuriyet döneminde Lice'ye bağlı bir ilçe idi. Daha sonra gelişerek ilçe oldu. Denizden 1200 metre yüksekte, dağlık bir bölge olan Hini, Artuklulardan kalma Hatuniye Medresesi, Ayn-Kebir Su Kaynağı, Yasin Minaresi ve Cafer-i Tayyar Yatırı ile tarihi bir zenginliğe sahiptir. Silvan'dan sonra nüfus yoğuluğu en çok olan ilçedir. Kilometrekareye 63 kişi düşer. Ayrıca 100 km'ye ortalama 4 köy düşer. Köyler ilçenin kuzeyindeki küçük ova çevresinde toplanmıştır. Dışarıya sattığı en önemli ürünler tahıl, pamuk, yaş ve kuru meyveler ile birlikte ayrıca ilçeden her yıl kereste satışı yapılmaktadır. Dicle Nehri Hini'ye 18 km uzaklıktadır. Ayrıca nehirde bolca alabalık yetiştirilmektedir. Turistik yerleri [değiştir]Hatuniye Medresesi: Sancar Şahin Validesi Zeynep Hanım tarafından 13. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Diyarbakır Ulu Camii: Kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber bir Selçuklu eseri olup, 15. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.Kızıl kilise olarak da bilinir. Ulu Camii 1684, 1779, 1780 ve 1870 tarihlerinde tamir görmüştür. Yakın zamanda, camii avlusuna ŞURKAV tarafından kesme taşlardan yapılmış bir şadırvan inşa edilmiş ve bahçe düzenlemeleri yapılmıştır. Aynkeris Şifalı Suyu: İlçe merkezinden 2 km mesafededir, sarılık hastalığına iyi geldiği sanılmaktadır. Yıllık ziyaretçi sayısı 10.000 kişi dolayındadır. Koki Çayı Mesiresi: İlçe merkezinden 8 km mesafededir. Burada kaynayan suda bol miktarda alabalık bulunur. Saniyede 6 m³ su akmaktadır. Aynkebir Havuzu: Aynkebir su havuzu Ulucami ile Hatuniye medresesi arasında bulunan büyük bir havuzdur. Bu su Hini Dağının eteklerinde kaynar ve 9 kemerli bentlerden çıkarak bir havuz oluşturur. Havuza 7 gözden su akmaktadır. Akan su ile ilçenin tüm arazileri sulanmaktadır. M.Ö. 2000 yılında Hüriler tarafından yapılmıştır. Hini ilçesinin bağlı olduğu Diyarbakır merkez ilçeye olan uzaklığı 97 km dir. Merkez, Çarşı, Derelli, Zirve mahallesi olmak üzere ilçe merkezi 4 mahalleden ibarettir. Hamra Şifalı Suyu: Çocuk kızamık hastalığına iyi geldiğine inanılmaktadır. Halk arasındaki bir inanışa göre İsa’nın, Kral Abgar’a Havarisi Thomas’la gönderdiği mendil bu kuyuya düşmüştür. Bu nedenle bu kuyunun suyu şifalı su olarak kabul edilir Şeyh Ahmed Efendi Türbesi: 1823 yılında vefat eden, Halidi Tarikatı’nın kurucusu Mevlana Halid Ziyâeddin Hazretleri'nin küçük oğlu Şehabeddin Ahmet’in mezarı bulunmaktadır. Türbe,yakın zamanda ŞURKAV tarafından restore edilmiştir |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
GÜNÜN SORUSU |
|
|
|
|
|
|
Günün birinde bir padişahın kızı evlenecek olmuş. Düğün hazırlıkları sırasında Padişah Vezirini çağırıp kızının çeyizi için altın yaptırmasını istemiş.
Ama 10 tane kuyumcudan 10'ar gramlık 10 adet altın yaptırmasını istemiş.
Bir süre sonra kuyumcular altınları hazırlayarak sarayda toplanmışlar. Fakat habercilerden biri, bir kuyumcunun altınaları 1'er gram eksik hazırladığını Padişaha ispiyonlamış. Bunu duyan Padişah sinirlenerek Vezirini yanına çağırmış.
Vezir bu ne rezalet demiş, bu rezaleti temizlemen için seni bi testten geçirecem demiş.
Vezire bir tane tartı vermiş ve demiş ki sadece 1 kez tartma hakkın var ya hile yapan kuyumcuyu bulursun ya da kelle demiş.
|
|
|
|
|
|
 |
|
İYİMSER OLMAK |
|
|
|
|
|
|
Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardan
koğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapı
kenarına yatırılmıştı.
Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-
la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.
Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-
tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinide
ortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmaya
başladı.
Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşları
işlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek
dolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarını
rahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-
maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-
ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye
dinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.
Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-
mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-
muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-
nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-
külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-
leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-
den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda buldu
Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam bu
durumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hasta
bakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.
Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadaki
hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişe
yere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündeki
hastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayı
cam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya
baktığında beyninden vurulmuşa döndü.!
Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başka
hiç birşey yoktu..
|
|
|
|
|
|
 |
|
kuru kemik kaldın daha nereye koşuyon böyle? |
|
|
|
|