|
|
 |
|
googlede ara |
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
GÜNÜN SORUSU |
|
|
|
|
|
|
Günün birinde bir padişahın kızı evlenecek olmuş. Düğün hazırlıkları sırasında Padişah Vezirini çağırıp kızının çeyizi için altın yaptırmasını istemiş.
Ama 10 tane kuyumcudan 10'ar gramlık 10 adet altın yaptırmasını istemiş.
Bir süre sonra kuyumcular altınları hazırlayarak sarayda toplanmışlar. Fakat habercilerden biri, bir kuyumcunun altınaları 1'er gram eksik hazırladığını Padişaha ispiyonlamış. Bunu duyan Padişah sinirlenerek Vezirini yanına çağırmış.
Vezir bu ne rezalet demiş, bu rezaleti temizlemen için seni bi testten geçirecem demiş.
Vezire bir tane tartı vermiş ve demiş ki sadece 1 kez tartma hakkın var ya hile yapan kuyumcuyu bulursun ya da kelle demiş.
|
|
|
|
|
|
 |
|
İYİMSER OLMAK |
|
|
|
|
|
|
Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardan
koğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapı
kenarına yatırılmıştı.
Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-
la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.
Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-
tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinide
ortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmaya
başladı.
Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşları
işlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek
dolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarını
rahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-
maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-
ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye
dinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.
Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-
mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-
muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-
nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-
külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-
leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-
den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda buldu
Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam bu
durumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hasta
bakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.
Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadaki
hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişe
yere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündeki
hastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayı
cam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya
baktığında beyninden vurulmuşa döndü.!
Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başka
hiç birşey yoktu..
|
|
|
|
|
|
 |
|
kuru kemik kaldın daha nereye koşuyon böyle? |
|
|
|
|