|
|
 |
|
ÇERMİK |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İLÇENİN TARİHİ VE COĞRAFİ YAPISI KAPLICA TARİHİ VE EFSANESİ Çermik Bölgesi ilk çağlardan günümüze kadar değişik medeniyetlere beşiklik etmiştir. Çermik Yavuz Sultan Selim zamanında 1516 aralık başlarında Safevilerin elinden alınmıştır. Çermik 1883 te Diyarbakır vilayetine bağlı Ergani Sancağının bir kazası olmuştur. Kurtuluş savaşından sonra Çermik Diyarbakır iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. İlçe ismini yakınında bulunan ve sıcak su anlamına gelen Çermug dan alarak Çermik olmuştur. 2000 yılı nüfus sayım sonucuna göre Merkez 15.843, Y.Şeyhler Beldesi 2.839 ve Köyler 27.368 olmak üzere toplam 46.050 dir. Çermik İlçesi 39 – 27 doğu boylamı, 38 – 07 Kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. Denizden yüksekliği 700 metredir. 1032 Km 2 lik yüzölçüme sahip olan Çermik ilçesi Kuzeybatı ve Kuzeydan Çünğüş, doğudan Ergani, güneyden Siverek (Şanlıurfa) ve batıdan Gerger (Adıyaman) ilçeleri çevrelemektedir.Çermik İlçe merkezi, Diyarbakır’ı kuzeybatısında, Sinek Çayı kıyısında uzanan Kale ve Heykel dağları ile çevrili olup Diyarbakıra 90 Km dir. Çermik İlçesi Kuzeyden Güneydoğu Torosların devamı olan dağlarla çevrilidir.İlçenin batısında Aşukar, kuzeybatısında Gelincik, Kuzeyinde Büyük Heykel, Güneyinde ise Petekkaya sırtları yer alır. 400’lü yıllarda bile Çermik ilçesinde kaplıcaların olduğu bilinmektedir. Sıcak suyun ne zamandan beri var olduğu bilinmemekle birlikte Karacadağ’ın volkanik oluşumuna bağlı olduğu ileri sürülmektedir. Çermik Belediyesinin işletmekte olduğu Kaplıcaların suları azaldığından Çermik Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından bir etüt yaptırılmış ve kaplıca suyunun çoğaltılması için bir çalışma başlatılmış, İl Özel idaresinden gerekli olan ödenek istenilerek gönderilen ödenek ile 17.05.2004 tarihinde 1. sıcak su sondaj kuyusu açılmıştır. 250 metre bir kuyu açılarak, Kuyu üretim sıcaklığı 50C olan ve Su verimi 20lt/sn olan kuyu faaliyete sokulmuştur. 21.06.2004 tarihinde ikinci sıcak su sondaj kuyusu açılmıştır. Kuyu üretim sıcaklığı 49C’dir. Kuyu verimi 22lt/sn’ dir. Şu an kaplıcalar bölgesinde iki adet sıcak su kuyusu bulunmakta olup, 50 lt/sn verime sahiptir. Belediye tarafından işletilmekte olan kaplıcalar ve üniversitenin fizik tedavi üniteleri de dikkate alındığında maksimum 12 lt/sn su kullanılabilmektedir. Şu an kullanılabilecek hali hazırda 38 lt/sn fazla sıcak su bulunmaktadır. Kaplıca zamanın şartlarına göre klasik hamam usulü şeklinde yapılmıştır ve aynı şekilde işletilmektedir. Çağdaş termal turizm anlayışından uzaktır. Çevrede bulunan konaklama üniteleri de aynı şekilde geleneksel tarzda yapılmıştır. Kaplıcalara her yıl yüz binlerce ziyaretçi gelmektedir. Adana, Malatya, Elazığ, Hatay, Bingöl, Van, Hakkari, Mardin, Erzurum, Siirt, Şanlıurfa, Gaziantep, İstanbul, Adıyaman gibi Türkiye’nin her yerinden ziyaretçiler gelmektedir. Yapılacak Modern Termal tesislerle Çermik Kaplıcaları hem bölgeye, hem de bölge ülkelerine hitap eden bir turizm merkezi olma potansiyeline sahiptir.Çermik Kaplıcalarının, İtalya kaplıcalarından sonra nitelik bakımından Dünyada ikinci olduğu söylebmektedir. Yapılan incelemelere göre kaplıcanın suyu 51°C sıcaklığında olup kükürtlü ve radyoaktiftir. Asıl özelliği ise bileşiminde bromür iyonu ve iyodür bulunmasıdır. Çermik’e Çermik özelliğini kazandıran ona ismini veren sıcak suyun çok eskiden beri mevcut olduğu ve kaplıcanın daha sonra inşa edildiği, ilçede halk arasında anlatılan efsaneden anlaşılmaktadır. Efsaneye göre : “Güney Doğu Anadolu’da hüküm süren Acem Kralı’nın Melike Belkıs adında güzel bir kızı varmış. Bu kızı bir gün hastalanmış ve vücudunda birtakım yaralar çıkmış, Zamanın hekimleri, Melike Belkıs’ı tedavi etmek için bir çok çaba sarf etmişler, gerekli ilaçları kullanmışlar, fakat bir türlü hastalığının tedavisini mümkün olmamış. Zamanla Melike Belkıs’ın vücuduna kurtlar düşmüş ve vücudundan çok pis kokular gelmeye başlamış. Öyle ki pis kokulardan Melike Belkıs’ın bulunduğu saraya girilmez olmuş. Kral bu durum karşısında kızını saraydan çıkarmış ve yanına muhafızlar vererek, ormana terk etmiş. Melike Belkıs ormanda tek başına dolaşırken bugünkü kaplıcanın bulunduğu yere gelmiş ve sıcak suya rastlanmış. Yorgunluğunu gidermek için ayaklarını sıcak suyun içine bırakmış. Bir müddet sonra vücuduna su değen yerleri soyulmaya ve iyileşmeye başladığını görünce bu sıcak suda bir müddet daha yıkanmış ve tekrar eski sağlığına kavuşmuş. Melike Belkıs’ın yanındaki muhafızlar, bu mutlu haberi hemen saraya iletmişler, bunun üzerine Kral yanına ustalarını da alıp gelerek bugünkü “Büyük Paşa” denilen kısmın üzerini yaptırarak kaplıca(hamam) şekline getirmiştir. Bu efsaneye göre kaplıcanın Arapların Çermik’i fethinden önce inşa edildiği anlaşılmaktadır. Çermik sıcak su kaynağını ise çok daha eskiden var olduğunu(498) ve bir ara kuruduğu, Yukarı Dicle ve Fırat bölgesinin en iyi yerli kaynağı olan Amildi MarYeşuva’nın “ Vakaniyamesi”’nden öğreniyoruz. Çermik’te bulunan kaplıcalar iki kısım olup, Hamambaşı mevkiinde bulunan ve arşiv kaynaklarında “ Kudret Hamamı” diye anılan bölüm orta çağdan kalmadır. ÇERMİK KAPLICALARIN COĞRAFİ DURUMU Denizden yüksekliği 725 m, ilçeye uzaklığı 3 km'dir. Etrafı irili ufaklı tepelerle çevrilidir. Çevresindeki yeşil bahçeler yaz sezonunda ziyaretçilere doğanın tüm güzelliklerini sunmaktadır. Göze denilen su kaynağı, yerin yüzlerce metre derinliğinden fışkırıp önündeki bahçelere hayat vermekte ve ziyaretçilerini rüya alemine götürmektedir. Belediye tarafından ilki 1981 yılında akabinde 1982–1983–1984 yıllarında “Şifa Festivali” son olarak 1995 yılında “Kaplıca Şenlikleri” adı ile şenlikler düzenlendi. Daha sonra ara verilen ve kaplıca efsanesinin kahramanı olan Melike Belkıs’ın adının konduğu Melike Belkıs Festivali 2004 yılı etkinlikleri çerçevesinde Çermik Kaymakamlığınca 17–18 Temmuz tarihlerinde yeniden başlatıldı. Kaplıcalara, Ergani üzerinde Diyarbakır ve Elazığ’a; Siverek üzerinden de Şanlıurfa’ya günü birlik ulaşım sağlanmaktadır |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
GÜNÜN SORUSU |
|
|
|
|
|
|
Günün birinde bir padişahın kızı evlenecek olmuş. Düğün hazırlıkları sırasında Padişah Vezirini çağırıp kızının çeyizi için altın yaptırmasını istemiş.
Ama 10 tane kuyumcudan 10'ar gramlık 10 adet altın yaptırmasını istemiş.
Bir süre sonra kuyumcular altınları hazırlayarak sarayda toplanmışlar. Fakat habercilerden biri, bir kuyumcunun altınaları 1'er gram eksik hazırladığını Padişaha ispiyonlamış. Bunu duyan Padişah sinirlenerek Vezirini yanına çağırmış.
Vezir bu ne rezalet demiş, bu rezaleti temizlemen için seni bi testten geçirecem demiş.
Vezire bir tane tartı vermiş ve demiş ki sadece 1 kez tartma hakkın var ya hile yapan kuyumcuyu bulursun ya da kelle demiş.
|
|
|
|
|
|
 |
|
İYİMSER OLMAK |
|
|
|
|
|
|
Hastahanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu.Bunlardan
koğuşa ilk gelen pencerenin önüne,ikincisi ortaya,üçüncüsü ise kapı
kenarına yatırılmıştı.
Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için,neşeli konuşmalarıy-
la ötekileri eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu.
Soğuk bir kış gecesi,pencerenin yanındaki hasta öldü.Onu kaldırdık-
tan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne,kapının yanındakinide
ortaya yatırarak,boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencerenin önüne alınan iyimser hasta,dışarıda gördüklerini anlatmaya
başladı.
Yol kenarındaki parkı,dev çınar ağaçlarını,cıvıldaşan kuşları
işlerine koşan insanları,neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek
dolu tarlaları uzun uzun anlatarak,çaresiz durumdaki arkadaşlarını
rahatlatıyordu.Adam kısa bir süre sonra,gelip geçenlere isimler tak-
maya başladı.Öteki hastalar,artık sabah işe gidenlerin,seyyar satıcı-
ların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye
dinleye,onları gözleri önünde canlandırıyordu.
Kısa bir süre sonra hastahanenin ruha ağırlık veren havası dağıl-
mış ve türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldur-
muştu.Bir gün ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi.Eğer pencere-
nin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öy-
külerini dinlemektense,dışarıdaki renkli ve canlı yaşamı kendi göz-
leriyle görecekti.Bu düşünce günlerce kafasına yer etti.Yattığı yer-
den hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu.Sonunda onuda buldu
Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu.Adam bu
durumda komodinin üzerindeki ilacına güçlükle uzanıyor ve odada hasta
bakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.
Bir gece,pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,ortadaki
hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını devirevirdi.Şişe
yere düşmüş ve paramparça olmuştu.Ertesi sabah,pencerenin önündeki
hastayı ölü buldular.Ve onu kaldırdıktan sonra,ortada yatan hastayı
cam kenarına geçirdiler.Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya
baktığında beyninden vurulmuşa döndü.!
Pencerenin bir kaç metre ötesinde,simsiyah bir duvardan başka
hiç birşey yoktu..
|
|
|
|
|
|
 |
|
kuru kemik kaldın daha nereye koşuyon böyle? |
|
|
|
|